MENZİL'İN TARİHİ
Arapça kökenli menzil kelimesi sözlükte, “yolculuk sırasında belirli bir mesafe kat ettikten sonra durmak, dinlenmek için önceden belirlenmiş yer” anlamına gelir. Tasavvufta ise manevi makamların her bir seviyesini ifade etmek için kullanılır. Makam, dervişin ulaştığı ve koruyabildiği manevi aşamayı tarif eder. Menzil kelimesi dilimizde mesafe anlamında da, varılacak yer yani hedef anlamında da kullanılır.
Menzil köyü, pek çok beldede irşadda bulunan Nakşibendî – Halidî mürşid-i kâmili Şeyh Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî hazretlerinin son durağı olmuştur. Bu vesileyle de çok anlamlı bir isme sahiptir. Menzil köyü, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından gelip, tevbe ederek yeni bir manevi hayata başlamak isteyenlerin de menzili olmuştur. Bu da bu ismin ayrı bir hikmetidir.
Menzil köyü 1970’li yılların başından beri bir ziyaret beldesidir. Ziyaret beldesi olduğu ilk günden günümüze, burada her zaman cami merkezli bir hayat yaşanmıştır. Her ezan sesiyle camide buluşulmuş, bütün işler namaz vakitlerine göre ayarlanmıştır. Her zaman ilim talebeleri ehil hocalarından ders almışlardır. Her zaman misafirler ağırlanmış, ekmek ve çorba ikram edilmiştir. Ziyaretçi sayısı arttıkça ve imkânlar geliştikçe bu faaliyetlerin uygulanma şekilleri de zâhiren gelişmiş, fakat gayesi aynen muhafaza edilmiştir. Menzil Camii’nin ilk mütevazı hali de, bugün tam anlamıyla bir külliyeye dönüşmüş hali de aynı vazifeleri ifa etmiştir, etmektedir.
Menzil’in cümle kapısının üzerinde “Sâdât-ı Kasrevî’nin dergâhıdır bu Menzil” yazmaktadır. Çünkü Menzil köyü, Şeyh Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî’nin (kuddise sırruhû) 1971 baharında buraya yerleşmesiyle bir ziyaret beldesi ve irşad merkezi haline gelmiştir. Şeyh Seyyid Abdülhakîm hazretleri bu güzel köye yerleştikten yaklaşık bir yıl sonra âhirete irtihâl etmiştir. Bu bir yıllık zamanda, Menzil köyünün hâlâ üzerinde yükseldiği zâhir ve bâtın temelleri inşa etmiştir.
Gavs-ı Kasrevî Abdülhakîm el-Hüseynî hazretlerinin Menzil’de yaptığı ilk iş bir cami ve o günün şartlarında bir medrese inşa etmek ve su çıkarmak olmuştur. Menzil Camii, köyün eski ve küçük kerpiç camisinin yerine yapılmıştır. Hemen yanına da bir medrese inşa ettirmiştir. Sonrasında ise daha önce defalarca su aranmış ve bulunamamış bir yerde su aranmasını istemiştir. Çünkü köyün en önemli sorunu susuzluk ve kuraklıktır. Dervişlerin orada su bulunmadığını söylemeleri üzerine Şeyh Seyyid Abdülhakîm hazretleri tekrar aramalarını söyleyince yeniden kazı yapılmış ve neticesinde su bulunmuştur.
Şeyh Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî (kuddise sırruhû) Menzil köyünde yapılan hizmetlere bizzat nezaret etmiştir. Daha sonra üzerine merkad inşa edilecek meşe ağacının gölgesinde dinlenmiş, “Bu ağacın gölgesini dünyalara değişmem.” buyurmuştur.
Şeyh Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî hazretleri Menzil köyüne gelmesinden bir süre sonra rahatsızlanmıştır. Tedavi amacıyla gittiği Ankara’da, hicrî 1392 – milâdî 1972 senesinde âhirete irtihâl etmiş, Menzil köyüne defnedilmiştir. Vefatından sonra Menzil’deki irşad vazifesini oğlu Şeyh Seyyid Muhammed Râşid el-Hüseynî (kuddise sırruhû) devam ettirmiştir.
Seydâ hazretleri klasik usulde medrese ilimleri tahsil etti ve icâzet aldı. Gençliği önce ilimle sonra da babasının dergâhında hizmetle geçti. 1968’de kendisinden halifelik aldığı Gavs-ı Kasrevî hazretlerinin 1972 yılında âhirete irtihâl etmesinden sonra Menzil köyünde irşada başladı. 70’li yılların kargaşa ortamında Türkiye’nin dört bir yanından insanı bir tekkede, bir sofrada, bir safta buluşturdu. İrşad vazifesini ifa ettiği 21 yıllık süre zarfında irşadı ülkemiz sınırlarını da aşarak dünyaya yayıldı. Sevenleri, ziyaretçileri, müridleri her geçen gün çoğaldı. 1983 – 1986 yılları arasında önce Gökçeada’da daha sonra Ankara’da zorunlu ikamete tâbi tutuldu. 1986’da Menzil köyüne döndü ve irşada devam etti. Hicrî 6 Cemâziyelevvel 1414 – milâdî 22 Ekim 1993 cuma günü Ankara’da Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefat etti. Menzil köyüne, babası Gavs-ı Kasrevî hazretlerinin yanına defnedildi. Vefatından sonra Menzil’deki irşad vazifesini kardeşi Şeyh Seyyid Abdülbaki el-Hüseynî (kuddise sırruhû) devam ettirmiştir.
Gavs-ı Sânî hazretleri 1988 (bazı aile fertlerinin beyanına göre 1989 veya 1990 da olabilir) senesinde Seydâ hazretlerinden halifelik icazetini aldı. Seydâ Muhammed Râşid hazretlerinin 1993 yılında âhirete irtihâlinden sonra irşada başladı.
Gavs-ı Sânî hazretleri irşadı boyunca hemen her vakit namazında ziyaretçileriyle birlikte tevbe etmiş, nice kimselerin münkeri terk ederek marufa yönelmesine vesile olmuştur. Bütün müridlerini Nakşibendiyye usulüne uygun şekilde zikretmeye teşvik etmiştir. Zikrin kalbin zaruri bir ihtiyacı olduğunu, asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Sevenlerinin birlik içinde, istişare ahlâkıyla hizmet edebilmesi için pek çok kurum ve kuruluşun oluşumuna, işleyişine öncülük etmiştir.
Gavs-ı Sânî hazretleri Menzil’de, 2020 yılında başlayan büyük imar faaliyetinin hayata geçirilmesine de öncülük etmiştir. Bu projeyle Menzil’in ziyaret alanı “külliye” geleneğimizin yaşayan bir temsilcisi haline gelmiştir. Cami, merkad, avlu, misafirhane ve çorbahane büyütülmüştür. Bedesten, ilim meydanı ve ilim meclisi, cümle kapısı inşa edilmiştir. Hanımlar bölümü yeni imkânlarla donatılmış ve gül yolu, merkad tüneli, kütüphane gibi mimari eklentilerle zenginleştirilmiştir.
Gavs-ı Sânî hazretlerinin dünyanın dört bir yanından müridleri ve sevenleri vardı. Güzel ahlâkıyla rehberlik ettiği bu kimselerin bütün insanlığa faydalı olacak hayırlı işler yapmalarını sağladı. Hizmet maksatlı pek çok eserin imar, inşa ve ihyâsına öncülük etti. Bütün mazlumlara, muhtaçlara yardım edilmesine, ümmet şuuruna, Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine büyük önem verdi. Nakşibendî tarikatının güzelliklerini yaşayarak ve yaşatarak gösterdi. Tasavvufun gayesinin İslâm’ın emir ve tavsiyelerini samimiyetle yerine getirmekten, Sünnet-i Seniyye’ye harfiyen uymaktan ibaret olduğunu herkese hatırlattı.
Gavs-ı Sânî hazretleri, sağlık sorunları artınca, ömrünün son iki yılında yaz mevsimi haricinde de İstanbul’dan ayrılamadı. 2023 yılının Mayıs ayının sonlarında Menzil’i son kez ziyaret etti ve icazet merasimine katıldı. Haziran ayının ortalarına doğru hastalığı ağırlaştı ve İstanbul’da hastanede sürekli tedavi görmeye başladı. Doktorların çoklu organ yetmezliği teşhisiyle, 12 Temmuz 2023 Çarşamba günü âhirete irtihâl etti. Menzil’deki Merkad-ı Şerif’e defnedildi.