MENZİL ÇAY OCAĞI

Menzil deyince ilk akla gelenlerden biri çaydır. Yarım asırdan uzun süredir burayı ziyaret edenlerin dilinden düşmez Menzil’de içilen çay ve yanında edilen sohbet. Eskiler, “Lokma karın doyurmaz, muhabbet artırır” derler. Menzil’de içilen çay bu sözün hakkını verir.

Çayın muhabbetle demlendiğini biz millet olarak çok iyi biliriz. Sohbet edelim, hasret giderelim, görüşmeyeli neler olduğunu konuşalım, misafir olalım, ziyaret edelim anlamında “bir çay içelim” deriz. Menzil ise bir ziyaret beldesidir. İnsanların buraya gelmesinin asıl sebebi bellidir. Dolayısıyla tanışmak, hemhal olmak, dertleşmek için hem vakitleri hem de istekleri vardır.

Menzil Çay Ocağı’nda yaşanan güzel hatıralara, edilen hoş sohbetlere nicelerinin eklenmesi kaçınılmazdır. Bedestenin bir cephesini tamamen kaplayan çayevi, ziyaretçilerin en fazla vakit geçirdikleri mekânlardan biri olmaya devam edecektir.

Kazan Türklerinden, dil bilimci Nâsırî’nin Fevâkihü’l-Cülesâ isimli eserinde naklettiğine göre Ahmed Yesevî hazretlerine Çin sınırındaki bir köyde çay ikram edilir. Büyük velî çay içince terler ve harareti kesilir. Bu durumdan memnun olarak şöyle buyurur:

“Bu şifalı bir içecekmiş. Hastalarınıza içirin. Allah Teâlâ bu içeceği yaygınlaştırsın, kıyamete kadar bizi sevenler içsinler ve faydalansınlar.”

Gerçekten de Ahmed Yesevî hazretlerinin izinden gidenler, onu sevenler çaya çok muhabbet beslerler. Mânen de çaydan istifade ederler. Çünkü çayla dostluk kurar, içlerini döker, ferahlık bulurlar. Hatta çay için “evliyâ çorbası” tabiri bile kullanılır.

Çayın günümüzdeki rağbetini kazanması hicrî 13. - miladî 19. asırda olmuş. Aynı asırda çayla birlikte Nakşibendiyye’nin Hâlidî kolu da yaygınlık kazanmış. Yusuf Hemedânî hazretlerinin halifesi olan Ahmed Yesevî hazretleri [kuddise sırruhûmâ] ile aynı yola mensup olan Hâlidîler çayı çok sevmişler. Bugün de sadece Menzil’de değil, Hâlidîlerin bulunduğu her yerde bu sevgiyi müşahede etmek mümkündür.

Ömer bin Abdülazîz’in [rahmetullahi aleyh] şeker ikram etmeyi çok sevdiği rivayet edilir. Bunun hikmetini ise, “Allah yolunda sevdiklerimizden harcamamız emrediliyor. Ben de şekeri çok sevdiğim için şeker ikram ediyorum.” cümleleriyle açıklamıştır. Ebû Ali Rûzbârî hazretleri [rahmetullahi aleyh] gibi başka velîlerin de aynı şekilde şeker ikram etmekle ilgili sözleri, menkıbeleri vardır. Tasavvuf kaynaklarından, Allah dostlarının tatlı ikram etmeyi sevdiği anlaşılmaktadır. Nakşibendî sâdât-ı kirâmının [kaddesallahu esrârahüm] bu konudaki hassasiyeti sâlih zatlara ittibâ ettiklerini gösterir.