Şah-ı Nakşibend Kuddise Sırruhû

Bahaeddin Nakşibend hazretleri Nakşibendi Tarikatı’nın piridir. Hacegan Tarikatı büyüklerinden Abdulhalik Gücdüvani sırruhûdan üveysi olarak manevi terbiye görmüştür. Muhammed Baba Semmasi kuddise sırruhûya müritlik yapmış ve Emir Külal kuddise sırruhûdan halifelik almıştır. Alaeddin Attar hazretleri, Muhammed Parsa hazretleri, Yakub-i Çerhi hazretleri gibi nice büyük zatlar yetiştirmiştir. İslam’ın emirlerine ve tavsiyelerine bağlılığıyla, zahiri ilimlere azimetle amel etmeye verdiği önemle, sünnet-i seniyyeye harfiyen uymasıyla meşhur olmuştur. Nakşibendi Tarikatı’nı da bu esaslar üzerine bina etmiştir. Tasavvufta en yüksek derecelere ulaşmıştır. Zamanında ve kendisinden sonraki asırlarda sayısız insanın hidayetine vesile olmuştur.

Buhara şehrinin bir ilim ve irfan merkezi haline gelmesinde Bahaeddin Nakşibend hazretlerinin etkisi büyüktür. Nakşibendi Tarikatı yayıldıkça Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhûnun memleketine ilgi artmıştır. Türbesi, köyü ve şehri alimlerin, ariflerin durağı olmuştur. Nakşibendi Tarikatı’nda zahiri ve batıni ilimlerin birlikteliğine çok önem verilir. Şah-ı Nakşibend hazretlerinin attığı temeller azami hassasiyetle muhafaza edilir. Dinimizin üç ana esası olan iman, amel ve ahlak üzerinde durulur. Nakşibendi Tarikatı’nın bu yapısı altın silsile devam ettikçe hem korunmuş hem de tekrar tekrar açıklanıştır. 

Şah-ı Nakşibend hazretleri, Hicri 718 - Miladi 1318 yılında Buhara'ya bir fersah uzaklıktaki Kasr-ı Arifan beldesinde dünyaya geldi. Kasr-ı Arifan, “Arifler Sarayı” demektir. Aslında doğduğu beldeye onun vesilesiyle bu isim verildi. Muhammed Baba Semmasi hazretleri, Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhûnun doğduğu beldeden geçerken doğumunu müjdelemiş ve “Burası yakında ‘Kasr-ı Arifan’ olur demişti”. Şah-ı Nakşibend hazretleri doğduğunda Muhammed Baba Semmasi kuddise sırruhû onu daha bebekken Emir Külal hazretlerine emanet etti.

Şah-ı Nakşibend hazretlerinin ismi Bahaeddin’dir. Kendisine Şah-ı Nakşibend denmesinin sebebi Nakşibendi Tarikatı'nın kurucusu olduğu içindir. Abdülmecid Hani hazretleri “Nakşibend” tabirinin zikrin kalbe nakşedilmesinden geldiğini nakleder. Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhû önce Muhammed Baba Semmasi hazretlerinden sonra Emir Külal hazretlerinden manevî terbiye görmüştür. Abdülhalik Gücdüvani kuddise sırruhûndan üveysi olarak ders almıştır. Hafi zikir, kalp zikri, gizli zikir gibi isimleri olan zikir usulünü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hazreti Ebubekir radıyallahu anhdan öğretmiştir. Bu usul altın silsile ile ümmete nakledilmiştir.

Abdülhalik Gücdüvani hazretleri bu usulü Hızır aleyhisselamdan öğrenmiş ve Hacegan Tarikatı’nı bu zikir usulü üzerine kurmuştur. Şah-ı Nakşibend hazretleri de Abdülhalik Gücdüvani hazretlerinden üveysi olarak manevi terbiye görmüş ve Nakşibendi tarikatını bu zikir usulü üzerine bina etmiştir.

Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhû, 3 Rebiülevvel 791 -  2 Mart 1389 tarihinde doğduğu köyde Kasr-ı Arifan'da vefat etmiştir. Altın Silsile ondan sonra Alaaddin Attar kuddise sırruhû ile devam etmiştir.