Mevlana Seyyid Abdullah Hakkârî hazretleri, Seyyid Abdülkadir-i Geylanî hazretlerinin torunlarındandır. Mevlana Halid-i Bağdadî kuddise sirruhûnun en önde gelen halifelerinden biriydi. Hatta Mevlana Halid-i Bağdadî hazretleri uzaklara gideceği zaman yerine vekil olarak Seyyid Abdullah kuddise sırruhûya bırakıyordu.
Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerinin Hindistan'a gideceği zaman ehlini Seyyid Abdullah kuddise sırruhûya emanet ettiği ve Hindistan'da her ne elde ederse ortak olacaklarını buyurduğu rivayet edilir. Nitekim Mevlana Halid-i Bağdadî kuddise sırruhû, Hindistan'da Abdullah Dihlevî hazretlerinden manevi terbiye görmüş, halifelik almış ve altın silsileye dahil olmuştur. Bu vesileyle Seyyid Abdullah hazretleri de bütün bu hazinelere ortak olmuştur. Altın silsiledeki yerini almıştır.
Seyyid Abdullah Hakkârî kuddise sırruhû 1813’te vefat etti. Nehri’deki dergahında irşadı, yeğeni Seyyid Taha hazretleri devam ettirdi. Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerinin Seyyid Abdullah Hakkârî kuddise sırruhû için söylediği şu söz meşhurdur. “Seyyid Abdullah ne güzel şeyhtir. Onda hiçbir kusur yoktur. Yalnız tek kusuru vardır. O da hiç münkiri olmamasıdır.”
Seyyid Abdullah Nehrî kuddise sırruhû mürşidi Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerine büyük bir bağlılık göstermiş ve bu konuda bütün tasavvuf ehline örnek olmuştur. Allah dostlarının sevenlerine, talebelerine, mürid lerine verdikleri vazifelerin ne kadar değerli olduğunu ve bu vazifeleri yerine getirenlerin ne kadar büyük mükafatlara nail olacağını bize yaşantısıyla öğretmiştir.