Tasavvuf Nedir?
Tasavvufun pek çok tarifi yapılmıştır. Her mutasavvıf tasavvufu kendi manevi tecrübesi ve bulunduğu makama göre tanımlamıştır. Yapılan bu tarifleri gruplarına göre tasnif edildiğinde şu başlıklar öne çıkmaktadır: İslâm’ın iç âlemde (bâtında) tahakkukudur. Güzel ahlâktır. Dünya hayatını ahiret odağında yaşamaktır (zühd). Kalbi Allah Teâlâ dışında her şeyden arındırma (tasfiye) ve nefsi kötü huylardan temizlemedir (tezkiye). “İstikamet” yani Kitap ve sünnete göre yaşamaktır. Allah’a tam teslimiyettir. Hakk’a vuslattır. Bâtın ilmidir. Seçkin kullara (havassa) ait ledün ilmidir.
Bu tariflerin her biri tasavvufun bir yönünü göstermesi bakımından doğru olmakla birlikte, çoğunluğun üzerinde durduğu “kalp tasfiyesi” hepsini kapsayıcı niteliktedir. Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem kalbin iyi ve düzgün olması halinde bütün vücudun iyi ve düzgün olacağını, eğer kötü olursa vücudun tamamının kötü olacağını haber vermiştir (Buhârî, İmân, 39). Diğer bir hadis-i şerifte ise, “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar” buyurmuştur (Müslim, Birr, 32).
Hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere kalbin organlar ve dolayısıyla ameller üzerinde fevkalâde bir tesiri ve hâkimiyeti söz konusudur. O yüzden Kur’an-ı Kerim’de saf, temiz, arındırılmış, içinde Allah Teâlâ’dan başkasına yer olmayan kalp övülmüş ve bu kalbe "kalb-i selim" adı verilmiştir: “O gün ne mal ne evlat fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna selim bir kalple gelenler müstesna...” (Şuarâ 26/88-89). Kasvetli kalp ise, günah lekelerine bulanması, kirlenmesi, kararıp katılaşması sebebiyle Kur’ân-ı Kerîm’de yerilmiştir: “Allah’ın zikrinden uzak kasvetli kalbe yazıklar olsun!” (Zümer 39/22).
Tasavvuf, Kur’an ve sünnet eczanesinden aldığı ilaçlarla kalbi arındırır. Günah kirleriyle kararan, katılaşan kalp, önce evliyanın sohbet ve nazarlarıyla yumuşatılır, ardından tövbe ile temizlenir, nâfile ibadetlerle beslenir ve nihayet zikirle arıtılır, tasfiye edilir. Tasavvufî terbiye yoluna giren kişi (sâlik) zikre devam ettikçe kalp arınmaya, arındıkça da Allah sevgisi her türlü sevginin üzerine çıkmaya başlar.
Kalbini tasfiye edip temizleyen bir sâlikte nefsin hâkimiyeti giderek zayıflar, kalbindeki muhabbet ve marifet onu sevdiği zatı hoşnut edecek iyiliklere yöneltir. İyi amellerin nuru kalbe yükseldikçe karanlık (zulmet) ve kasvet tamamen çözülmeye, kişinin marifeti (Rabb'ini tanıması) artmaya başlar. Salih amel kalp temizliğini, dolayısıyla muhabbet ve marifeti; muhabbet, marifet ve safvet de sâlih ameli çoğaltır. İnsandaki şehvet, gazap ve akıl kuvvetleri ıslah olur. Kibir, haset, bencillik ve sair kötü sıfatlar iyi sıfatlarla yer değiştirir.
Sonunda öyle bir hale gelir ki düşünmeye, karar vermeye, zorlanmaya gerek kalmadan güzel huy ve ameller âdeta tabii bir meleke halinde o insandan zuhur eder. Böylece ruh safiyeti gerçekleşmiş olur. İman mecazdan hakikate yükselir, derecesi, kuvveti katbekat artar. Meşhur “Cibrîl hadisi” nde peş peşe sıralanan İslâm, iman ve ihsan mertebesine ulaşarak Rabb'ini görüyormuşçasına kulluk eder. Bu insan baştan aşağı iman olur. Her zerresi iman ile dolar.