Gavs-ı Sânî Hazretleri
Şeyh Seyyid Abdülbâkî el-Hüseynî (kuddise sırruhû) hicrî 1362, milâdî 1943 yılında Siirt ilinin Baykan ilçesine bağlı Taruni köyünde doğmuştur. Şeyh Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî hazretlerinin oğlu, Seydâ Muhammed Râşid el-Hüseynî hazretlerinin (kaddesallahu esrârahüm) kardeşi ve halifesidir.
Gavs-ı Sânî Abdülbâkî el-Hüseynî [kuddise sırruhû] bir buçuk yaşlarında babasıyla Bilvanis’e göç etmiştir. Burada beş yıl kaldıktan sonra Kasrik köyüne, Kasrik’te de on bir yıl kaldıktan sonra da Gadir köyüne göç etmiştir. Burada da dokuz yıl bulunmuş, son olarak babasıyla birlikte Menzil köyüne yerleşmiştir. Babasının ve birçok âlimin yanında tahsil görmüştür. Zâhirî ilimlerde icâzet almış, seyrüsülûkunu babasının ve ağabeyinin mânevî terbiyesinde tamamlamıştır. Halifesi olduğu Seydâ Muhammed Râşid hazretlerinin 1993 senesinde âhirete irtihâl etmesinden sonra irşad vazifesini üstlenmiştir.
İlim Dönemi
Gavs-ı Sânî hazretleri ilim tahsilini ağırlıklı olarak babası Gavs-ı Kasrevî hazretlerinin yanında; Kasrik ve Gadir köylerinde yaptı. Ayrıca Van’da iki müderristen ders aldı. Bu müderrislerden biri Molla Cihangir’dir. Kardeşi Seyyid Muhammed’in köyünde ve dayısının oğlu Seyyid Abdülbâkî’nin yanında, Dilbey köyünde okudu. Gavs-ı Sânî hazretleri; Seyyid Muhammed, Seyyid Abdülbâkî ve Molla Cihangir’in haricinde Molla Yasin, Molla Derviş, Molla Abdüssamed gibi bölgenin önemli âlimlerinden ders almıştır.
Hizmet Dönemi
Gavs-ı Sânî hazretleri çocukluğunu Gavs-ı Kasrevî hazretlerinin yanında ilim tahsiliyle geçirdi. Seydâ Muhammed Râşid el-Hüseynî kuddise sırruhû zamanında hizmetle meşgul oldu. Sofilerin çorbalarını, ekmeklerini taşıyor ve dağıtıyordu. Öyle hizmet ve tevazu ehliydi ki sofiler onun Seydâ hazretlerinin kardeşi olduğunu anlayamıyorlardı. Seydâ Muhammed Râşid kuddise sırruhûnun huzurunda daima edepli bir şekilde bulunuyordu.
Gavs-ı Sânî hazretleri 1988 (bazı aile fertlerinin beyanına göre 1989 veya 1990 da olabilir) senesinde Seydâ hazretlerinden halifelik icazetini aldı. Seydâ Muhammed Râşid hazretlerinin 1993 yılında âhirete irtihâlinden sonra irşada başladı. İrşadının ilk yıllarında Sâdât-ı Kiram’ın Türkiye’de ve Orta Asya’da bulunan merkad-ı şeriflerini ziyaret etti. Böylece irşad vazifesinin başlarında, Nakşibendî büyüklerinin huzurlarına çıkmış oldu. Ayrıca, Altın Silsile’nin son halkası olarak izinden gittiği Sâdât-ı Kiram’ın önemini sevenlerine hatırlattı. Nitekim otuz senelik irşadı boyunca kendisi de sohbetlerinde sık sık onlara atıfta bulundu.
İrşad Dönemi
Gavs-ı Sânî hazretleri irşad vazifesini ifa ettiği süreçte çoğu zaman Menzil’de ikâmet etti. İrşadının ilk yıllarında yaz mevsimini genellikle Afyon’da geçirdi. 1990’lı yıllarda İstanbul’un Pendik ilçesi Tepeören köyünde Kasr-ı Ârifan Külliyesi’nin inşasını başlattı. 2000’li yıllarda bu külliyenin inşaatı tamamlandı ve Gavs-ı Sânî hazretleri yaz mevsimlerinde misafirlerini burada kabul etmeye başladı. Böylece yılın büyük bölümünü Menzil’de, yaz aylarını İstanbul’da geçirmeye devam etti.
Gavs-ı Sânî hazretleri, nerede bulunursa bulunsun ziyaretçileriyle hep iç içe oldu. Bütün vakit namazlarında bir araya geldi. Ciddi sağlık sorunu olmadığı sürece sevenlerinden uzak kalmadı. Sağlık sorunları artınca, ömrünün son iki yılında yaz mevsimi haricinde de İstanbul’dan ayrılamadı. 2023 yılının Mayıs ayının sonlarında Menzil’i son kez ziyaret etti ve icazet merasimine katıldı. Haziran ayının ortalarına doğru hastalığı ağırlaştı ve İstanbul’da hastanede sürekli tedavi görmeye başladı.
Gavs-ı Sânî hazretlerinin çocukluğunda ağır bir verem hastalığı geçirmiş, 1980 yılı civarında merdivenden düştükten sonra belinde ciddi rahatsızlıklar meydana gelmişti. Geçirdiği rahatsızlık ve kaza sebebiyle sonraki yıllarda da sağlık problemleri devam etti. 2015 yılı civarında İstanbul’da belinden ameliyat oldu, metal implant takıldı. Ayrıca son yıllarında zona hastalığına yakalandı ve koronavirüs geçirdi. Dalağında iltihap oluştuğu için dalağı alındı. Doktorların çoklu organ yetmezliği teşhisiyle, 12 Temmuz 2023 Çarşamba günü âhirete irtihâl etti. Menzil’deki Merkad-ı Şerif’e defnedildi.
Halifeleri
Gavs-ı Sânî hazretleri 30 yıllık irşadının ardından dokuz halife bırakmıştır. Bu dokuz halifeden üçü vefat etmiş, altısı ise hayattadır. Üç halifesi de kendi evladıdır. Vefat eden halifeleri şu zâtlardır: Seydâ Molla Hıdır, Seydâ Molla İbrahim, Seydâ Molla Seyyid Mustafa. (Cenâb-ı Mevlâ sırlarını mukaddes kılsın.)
Diğer halifeleri ise; Şeyh Seyyid Muhammed Saki, Şeyh Seyyid Muhammed Fettah, Şeyh Seyyid Muhammed Mübarek, Seydâ Molla Abdurrahman, Seydâ Molla Nezir, Seydâ Molla Şeyhmus. (Mevlâ Teâlâ sırlarını mukaddes kılsın.) Bu zâtlardan ilk üçü Gavs-ı Sânî hazretlerinin evlatlarıdır.
Maddi-Manevi İmar ve İhya
Gavs-ı Sânî hazretleri 1993 yılından 2023 yılına kadar Menzil’de sürekli imar, inşa ve ihyâ faaliyetleri yürüttü. Merkad-ı Şerif’i, Menzil Camii’ni birkaç defa genişletti. Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî Külliyesi’ni inşa etti. En son 2019-2023 yılları arasında büyük bir imar projesiyle Menzil’in ziyaret alanını geleneksel külliye mimarisine uygun hale dönüştürdü.
Gavs-ı Sânî hazretleri niyet, ilim, tevbe, zikir, hizmet, tevazu gibi konular üzerinde özellikle durmuştur. Niyetin sürekli kontrol edilmesi gerektiğini ısrarla hatırlatmıştır. Medreselerin hem sayısının hem de imkânlarının artması için büyük gayret göstermiştir. Buralardan icazet alan ilim ehlini, insanlara temel dinî bilgileri anlatmakla ve hizmetlerin İslâmî ölçülere uygun yürütülmesine rehberlik etmekle görevlendirmiştir.
Gavs-ı Sânî hazretleri irşadı boyunca hemen her vakit namazında ziyaretçileriyle birlikte tevbe etmiş, nice kimselerin münkeri terk ederek marufa yönelmesine vesile olmuştur. Bütün müridlerini Nakşibendiyye usulüne uygun şekilde zikretmeye teşvik etmiştir. Zikrin kalbin zaruri bir ihtiyacı olduğunu, asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Sevenlerinin birlik içinde, istişare ahlâkıyla hizmet edebilmesi için pek çok kurum ve kuruluşun oluşumuna, işleyişine öncülük etmiştir. Kalp kırmaktan, kul hakkına girmekten azami ölçüde kaçınılmasını tavsiye etmiş ve böyle tehlikelerin bulunduğu durumlarda alttan almayı öğütlemiştir.
Gavs-ı Sânî hazretlerinin dünyanın dört bir yanından müridleri ve sevenleri vardı. Güzel ahlâkıyla rehberlik ettiği bu kimselerin bütün insanlığa faydalı olacak hayırlı işler yapmalarını sağladı. Hizmet maksatlı pek çok eserin imar, inşa ve ihyâsına öncülük etti. Bütün mazlumlara, muhtaçlara yardım edilmesine, ümmet şuuruna, Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine büyük önem verdi. Nakşibendî tarikatının güzelliklerini yaşayarak ve yaşatarak gösterdi. Tasavvufun gayesinin İslâm’ın emir ve tavsiyelerini samimiyetle yerine getirmekten, Sünnet-i Seniyye’ye harfiyen uymaktan ibaret olduğunu herkese hatırlattı.