El-Fethu’r-Rabbânî
Muhyiddin Ebû Muhammed Abdülkadir el-Geylânî kuddise sırruhû, Hicri 470 – Miladi 1077 senesinde Hazar denizinin güneybatısındaki Gîlân’a bağlı Neyf köyünde doğdu. Türkçe’de “Geylânî” şeklinde telaffuz edilen nisbesiyle meşhurdur. Kaynaklar Hz. Ali radıyallahu anha ulaşan soy şeceresi hakkında bilgi verilmektedir.
On sekiz yaşına gelince Bağdat’a gitti. Orada hadis, fıkıh ve edebiyat okudu. Bağdat sûfîleriyle yakın dostluklar kurdu. Bu yıllarda Ebü’l-Hayr Muhammed ed-Debbâs kuddise sırruhû vasıtasıyla tasavvufa intisap etti ve tarikat hırkasını ondan giydi. Bâbü’l-Erec’deki medresede hadis, tefsir, kıraat, fıkıh ve nahiv gibi ilimleri okuttu ve vaaz vermeye başladı. Ancak bir süre sonra bütün bunları bırakarak inzivaya çekildi. Muhtemelen inziva döneminin sonunda hacca gitti. Mekke’de tanıştığı birçok sûfîye hırka giydirdi. Hicrî 561, milâdî 1165 senesinde Bağdat’ta vefat etti.
Abdülkadir-i Geylânî kuddise sırruhûnun tasavvufî yaklaşımı, şeriata ve dinin zâhir hükümlerine titizlikle bağlı kalma esasına dayanır. O, her an Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflere uygun hareket etmeyi şart koşar; bir zâhidin hayatında görülebilecek derunî haller asla dinî ölçülerin dışına taşmamalıdır.
Gerek vaazlarında gerekse eserlerinde son derece sade bir üslup kullanan Abdülkadir-i Geylânî kuddise sırruhû, kendisinden önceki sûfîlerden nakillerde bulunurken, bunları herkesin anlayacağı örneklerle açıklar. Daha ziyade haşyet ve hüzün uyandıran konuları tercih eder.
el-Fethu’r-Rabbânî, Abdülkadir-i Geylânî kuddise sırruhûnun medrese ve ribatta verdiği vaazların notlar halinde yazılmasından meydana gelen altmış iki bölümlük bir eserdir. En mühim tasavvufî eseri budur. Tasavvufla ilgilenen hemen herkesin başvurduğu, Sünnî tasavvuf anlayışının gelişmesine katkıda bulunmuş önemli bir tasavvuf klasiğidir. Eserde, hem tasavvufun ana konularına hem de tarikat esaslarına dair Şeyh’in görüşlerini parça parça ve bazan de daha toplu bir şekilde bulmak mümkündür.