İhlâs
İslâm’ın temel kavramlarından olan “ihlâs” sözlükte “bir şeyi saf hale getirmek, arıtmak, katışıksız olmak, doğru davranmak, samimi olmak” gibi anlamlara gelir. İslâmî bir kavram olarak ise “kulun, ibadetlerini yalnızca Allah Teâlâ’nın rızası için yapması, kalbinde başka bir niyet taşımaması ve her türlü beklentiden uzak olması” demektir. Bu haliyle ihlâs, kalbin bir ameli olup, yapılan ibadetlerde, hayırlı işlerde kalbe Allah Teâlâ’nın rızasının dışında bir niyet girmesini engellemektir. İhlâsın özünde dünyevî karşılık beklememe hali vardır. Çünkü çıkar kaygısının olduğu yerde ihlâs barınmaz.
Yüce Mevlâ, Kur’an-ı Kerim’de mealen, “O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et. İyi bilin ki halis din yalnız Allah’ındır.” (Zümer, 2-3) buyurarak taatin yalnızca kendisine mahsus kılınmasını emretmiştir. Bu ayet-i kerimenin tefsiri ile ilgili olarak İbn Acîbe el-Hasenî rahmetullahi aleyh şöyle der:
“Her türlü şaibe ve karışıklıktan uzak tutularak taatin sadece kendisine tahsis edilmesi gereken Yüce Allah’tır. Çünkü O, ilahlık sıfatlarında tektir. Bütün sırları ve gizli şeyleri bilmek de O’nun sıfatıdır.”
İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû ise bu ayet-i celile ile ilgili şunları söyler:
“Anlaşılıyor ki ibadet ve taatleri, son derece huşû ve huzur içinde yerine getirmelidir. Bu ise nefs, kalp ve ruhla olur. Nefsle yani azalarla yapılan ibadetlerdeki ihlâs, ibadete noksanlık getirecek şeylerden uzak kalmaktır. Tefekkür ve ibretle nazar gibi kalple yapılan ibadetlerdeki ihlâs, varlıkları görmekten (onları hakiki varlık sahibi görüp de kendilerinden bir şey beklemekten) uzaklaşmaktır. Ruhla yapılan ibadetlerdeki ihlâs ise özel bir konum ve makam istemekten uzak olmaktır.”