Takva

Takva, ahiret azığıdır. Allah Teâlâ’nın tüm emirlerine canı gönülden uymak ve yasaklarından kaçınmayı ifade eder. Derviş, takvayı Allah’ın sevgi ve merhametinden mahrum kalmamak için yegane yol olarak görür. Yanı sıra, takvayı yalnızca zahirî kurallara uymakla sınırlı görmez, kalbin bir hali olarak bütün derinliği ile ele alır. Cafer-i Sadık kuddise sırruhû hazretleri takvayı, kalpte Hakk’tan başkasını görmemek olarak açıklar. İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû ise konuyu çok ince bir noktaya getirir ve takva sahibi kişinin kendini takva ehli olarak görmemesi gerektiğini söyler.

Takva, Kur’an-ı Kerim de emredilen bir haslettir: “Ey iman edenler! Allah’tan, sakınılması gerektiği gibi sakının/ittika edin. Ancak müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmran, 102). Bu konuda Ebu’l Leys Semerkandî hazretleri şöyle uyarıda bulunur: “Amelsiz ve takvasız ilimle Allah’a yaklaşılsaydı, şeytanın herkesten çok Allah’a yakın olması gerekirdi. Çünkü o herkesten daha bilgiliydi. Bildiği ile amel etmek ve takva sahibi olmak en büyük ilimdir. Hakikî ilim ise Allah’ı bilmektir.”