Kurb (Yakınlık)
Sözlüklerde “yakın olmak, yakınlık” anlamlarına gelen “kurb”, tasavvufî bir kavram olarak kişinin Rabbi ile olan yakınlığı ifade eder. Fakat buradaki yakınlık, zaman ve mekân bakımından değildir. Allah Teâlâ kuluna rızasıyla, sevgisiyle, nimetleri ve ihsanıyla yakın olduğu gibi, kul da sevmekle, emirlerine ve iradesine uymakla O’na yakındır. Bu yakınlık önce iman etmek ve Allah Teâlâ’yı tasdik etmekle başlar. İmam Kuşeyrî rahmetullahi aleyh Allah Teâlâ’nın kuluna yakınlığını, bu dünyada ona özel bir ilim ve anlayış vermesi, ahirette ise müşahede imkânını ihsan eylemesi ve çeşitli lütuflarda bulunması olarak açıklar.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kullarına yakın olması ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır: “Nerede olsanız O sizinle beraberdir.” (Hadid, 4). Bu ayet-i kerimede Allah Teâlâ’nın bütün kullarına yakınlığı ifade edilmektedir. O’nun ilmi ve kudreti her şeyi kapsar ve kuşatır. Kullarını, açığa vurduğu ya da gizlediği her haliyle her an görür ve onlardan haberdardır. Allah Teâlâ’nın mümin kullarına yakınlığı ise daha özeldir. Bir başka ayet-i kerimede Allah’ın kullarına yakınlığı “Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16) şeklinde ifade buyurulur. Yani O, kulunun niyet, duygu ve düşüncelerini bilmektedir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, kudsî hadiste Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirerek, kulun Rabbi’ne yaklaşabilmesinin yolunu açıklar:
“Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha güzel bir şeyle bana yaklaşamaz. Nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder. Ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım...” (Buhârî)
O halde yakınlığa giden yol, Allah Teâlâ’ya ihlâsla ibadet etmekten geçmektedir. Farz ve nafile ibadetlerini samimiyetle yerine getiren kuluna Allah Teâlâ, lütuf ve ihsanını ulaştırmakta ve kendisiyle meşgul olduğu için onun işlerini üzerine alıp kolaylaştırmaktadır.