Tevekkül

Güvenmek, bel bağlamak gibi manalara gelir. Tasavvufta ise tevekkül her işi Allah’a havale etmek ve her işe Allah Teâlâ’yı vekil kılmak demektir. Dolayısıyla tevekkül kalben Allah’a güvenmektir. Eğer bir kişi Allah’a itimat konusunda güçlük çekiyorsa tevekkül makamına henüz erememiştir. Çünkü tevekkül ehli kişi, insanların elinde olandan gözünü çevirmiş ve tüm kalbiyle yalnızca Allah’a güvenmiştir.

Tevekkül kalbe özel bir ameldir ve kulun çalışmasına engel değildir. Aksine, kul bir işte başarıya ulaşmak için çalışıp didinir ve neticeyi Allah’a havale eder. Tevekkül ehli, tüm işlerin arkasındaki iradeyi sezen kimsedir. Gerçek fail yalnızca Allah’tır. İşte tevekkül makamı tüm perdeleri kaldırıp her perdenin ardında ilahî tecelliyi görmek ve boyun bükmektir.

Tevekkül makamına ermenin önündeki en büyük engel sebepler perdesidir. Kişi sonuçları Allah’tan değil sebeplerden bilirse, o kişiye sebepler perde olur. Yani rızık için çalışmak sebeptir ama rızkı veren Allah’tır. “Ben çalıştım ve kazandım” demek, sebepleri bulundukları makamdan yukarı çıkarmaktır. Sebeplere güvenmek de tevekkülün önündeki en büyük engeldir.